İngiltere’de Bıçaklı Saldırı Sonrası İsyanlar ve Dezenformasyon
İngiltere’de geçen hafta ülkenin kuzeybatısında üç küçük kız çocuğunun ölümüyle sonuçlanan bıçaklı saldırıdan sonra, ülkenin bazı kesimlerinde isyanlar çıktı.
Deniz kıyısındaki Southport kasabası bu trajik olayın yasını tutarken, aşırı sağcı gruplar saldırıyı görüşlerini yaymak ve beyaz olmayan toplulukların gözünü korkutmak için kullandı.
Southport’taki barışçıl anma törenleri kısa sürede yerini şiddet ve yıkıma bıraktı.
İsyancıların polise tuğlalar, sis bombaları ve başka nesneler attığı, otellerdeki mültecilerin hedef alındığı olaylar dalgası, aralarında Liverpool, Hull, Manchester, Blackpool ve Belfast gibi yerlerin de bulunduğu ülkenin diğer kesimlerine yayıldı.
Hindistan, Nijerya ve Malezya İngiltere’ye seyahat uyarısı yayımlayan ülkeler arasında yer aldı.
Başbakan Kier Starmer, ortaya çıkan sahneleri “Aşırı sağcı haydutluk” diye tanımlarken “Bunları yapmanın hiçbir meşruiyeti yok” dedi.
BBC Verify’ın analizine göre Southport saldırısıyla ilgili olarak sokaklara çıkan ya da paylaşım yapan herkes isyana destek vermiyor veya aşırı sağcı gruplarla bağlantıları da yok. İsyan ayrıca, şiddet suçlarından kaygılı ya da bıçaklı saldırının yasadışı göçle bağlantılı olduğu yönündeki dezenformasyonla yanlış yönlendirilen insanları da çekmiş gibi görünüyor.
Dezenformasyon
Southport’taki bıçaklı saldırıdan sonra, saldırganın kimliği konusundaki dezenformasyon sosyal medyada bir orman yaygını gibi yayıldı.
Yaşı nedeniyle, polis sadece 17 yaşındaki bir zanlının suçlandığı bilgisini paylaşabildi ve kamuoyuna spekülasonların durması çağrısında bulundu.
Ancak saldırganın İngiltere’ye botla gelen Müslüman bir mülteci olduğu dedikoduları aşırı sağcı sosyal medya ünlüleri tarafından alevlendirildi ve harekete geçme çağrıları yapıldı.
BBC Verify, X platformunda dedikoduları yayanlardan birinin aşırı sağcı İngiliz Savunma Birliği’nin (EDL) kurucusu, Tommy Robinson takma adını kullanan Stephen Yaxley-Lennon olduğunu belirtti.
BBC Verify’a göre sahte iddialar sosyal medya platformlarını kapladı ve büyük bir kitleye yayıldı. Bu kitle içinde aşırı sağcı kişiler ya da gruplarla herhangi bir ilgisi olmayan sıradan insanlar da vardı.
Aşırılık karşıtı araştırma grubu Hope Not Hate’in (Nefret Değil Umut) başınaki Joe Mulhall “Tek bir itici güç yoktu” diyor.
“Bu, çağdaş aşırı sağın doğasını yansıtıyor. İnternet üzerinden faaliyette bulunan çok sayıda insan var, ancak bir üyelik yapısı ya da üyelik kartı yok. Hatta resmi liderleri de yok ama sosyal medya ünlüleri tarafından yönlendiriliyorlar. Geleneksel bir organizasyondan çok bir balık sürüsü gibiler.”
Irkçılık ve göç
İngiltere’de Temmuz’da yapılan genel seçimler, küçük botlarla ülkeye gelen göçmenleri ve göç başlıklarını gündemin ön sıralarına taşıdı.
İngiltere’nin AB’den çıkması yönünde kampanya yapan önemli isimlerden biri olan Nigel Farage, “gerekli olmayan” göçün dondurulması çağrısı yapan siyasi parti Reform UK’in lideri olarak ana akım siyasete geri döndü.
Farage isyanlar için “Halkın çoğunluğu kitlesel kontrolsüz göç sonucu topluluklarımızın parçalandığını görebiliyor” dedi.
İngiltere’de halkın mevcut seviyelerdeki yasal ve yasadışı göçten kaygı duyduğuna işaret eden kanılar var. Şubat’ta yapılan Ipsos anketinde katılımcıların % 52’si şu andaki göç seviyesinin çok yüksek olduğu görüşünü dile getirdi. İki yıl öne sadece % 42’lik bir kesim bunu söylüyordu.
Ancak İpsos anketi insanların göçün etkileri konusunda negatiften çok, pozitif olduğunu gösteriyor. Fakat 2022’den bu yana bu fark da kapanıyor.
Aralarında göçmen karşıtı eylemleri organize eden aşırı sağcı Patriotic Alternative (Vatansever Alternatif) gibi grupların da yer aldığı diğer gruplar, kamuoyunda Southport’taki saldırıya duyulan öfkeyi yönlendirdiler ve bu durum şiddet olaylarına evrildi.
Aşırı sağdaki daha da aşırılıkçı gruplar kitlesel sınırdışı çağrısı yaptı.
Independent gazetesinin eski içişleri editörü Lizzie Dearden BBC Radyo 4’e yaptığı açıklamada “Bu ülkede aşırı sağcıların daha büyük bir güç olmasını sürekli engelleyen şeylerden biri kendi aralarındaki çatışmalar. Ancak Southport bu grupları bir araya getirdi” diyor.
İngiltere’nin bazı yerlerinde camiler ırkçı saldırılara hedef oldu ve bazı bölgelerde özel polis gücü konuşlandırılması gerekti.
Mültecilerin barındırıldığı oteller de ırkçı ve göç karşıtı saldırıların hedefindeydi.
Ülkenin güneyindeki Aldershot kasabasında, BBC Muhabiri Paddy O’Conell, mültecilerin konakladığı bir otelin dışındaki olaylara tanık oldu.
“ Facebook’ta barınma ve entegrasyon sorunlarına dikkat çeken bir gösteri çağrısı yapıldı ve sonra çok çirkinleşti. Tuğlalar atıldı, ırkçı hakaretler bağırıldı ve otelin içinde olmak çok korkutucuydu.”
O’Conell dışarıdaki kaldırımda İngiltere’ye iltica başvurusu yapan iki Afgan kızkardeşle konuştu.
22 yaşındaki kızkardeşlerden biri “Buraya birden gelip, araçlarını park ettiler. Otele tırmanmaya hatta duvarı yıkmaya, kapıyı kırmaya çalışıyorlardı. Pencereler de kırıldı. Gerçekten korkutucuydu” dedi.
17 yaşındaki kızkardeşi de “Bize hakaret ediyorlardı. Görüntülerimizi çektiler. İyi bir davranış değildi” diye ekledi.
Eğlence için yağma
Bazı protestocular isyanı aynı zamanda suç işlemek için de kullandılar. Buna dükkanların yağmalanması da dahildi.
İngiltere’nin kuzeybatısındaki Sunderland kentinde, Greggs fırın zinciriyle, NatWest bankasının şubelerine girildi. Yine ülkenin kuzeydoğusundaki Blackpool’da da bir alışveriş merkezindeki yağmalama olayları polis tarafından soruşturuluyor.
Hull kentindeki bir BBC Muhabiri yağmaya, bazı dükkanlara hasan verilmesine ve birinin kundaklanmasına tanıklık etti. Kent merkezindeki dükkanlar da erken kapandı ve toplu taşıma da olumsuz etkilendi.
Güney Belfast’tak Bash Kafe’nin sahibi Muhammed İdris, Cumartesi günü yaşanan şiddet olaylarında kundaklanan iş yerini tekrar açmayacağını söylüyor.
BBC News’a konuşan İdris iş yerlerinin daha önce de hedef alındığını belirtti.
” Bilgisayar dükkanım tıpkı bu kafe gibi tamamen hasar gördü. Bu kafe bir umuttu, topluluk için bir yerdi, şu anda burada umut yok” diyor.
Yerel hizmetlerdeki kesintiler
Bazı gruplar da yıllarca süren kemer sıkma önlemlerini ve hükümetin yerel hizmetlere yaptığı fon kesintilerine dikkat çekiyor.
Southport’taki ilk olaylardan sonra Hope Not Hate, “bu bölgenin önceliğinin azaltılması ve harcama kesintilerinin sonucu olarak” toplumsal ahenkin azaldığını söyledi.
Açıklamada “Yeni hükümetin daha güçlü toplulukları destekleyen ve böyle olaylara nasıl tepki verilmesi gerektiğini belirleyen yeni bir strateji belirlemesi zorunlu” denildi.
İngltere’de 2010’dan 2019’a dek süren kemer sıkma döneminde eski Maliye Bakanı George Osborne ve halefleri sosyal yardımlarda, barınma sübvansyonlarına ve sosyal hizmetlerde 30 milyar sterlinden fazla kesinti yaptı.
Uzmanlar sosyal ve mali istikrarsızlığın, gençleri aşırı sağcı radikalleşmeye daha açık bir hale getirdiği uyarısında bulunuyor. Bu duruma ayrıca Covid salgınının devam eden etkileri de eklenmiş olabilir.