Kahkahayı tetiklediği bilinen dokunma biçimi olan gıdıklamanın kısa bir tarihi de var. Gıdıklanma, çoğu kişide gülmeye neden oluyor peki; gıdıklanma bizi neden kontrol edilemez kahkaha krizlerine sokuyor? Nereden çıktığı, neden olduğu ve bütün merak edilen başlıklarla ilgili pek çok teori var.
NEDEN GIDIKLANIYORUZ?
Bilim insanları gıdıklanmanın, beynin duygusal tepkileri olan savaş ya da kaç tepkilerinden ve acıdan sorumlu bölgesi olan hipotalamusu uyardığına inanıyor. Gıdıklanma, savunmasız vücut kısımları yani yumuşak ve kırılgan merkezlerimizi korumamızı sağlamak için bir savunma mekanizması olarak da görülüyor.
Gıdıklanmanın evrimsel amacı tam olarak belirlenmiş olmasa da bir teoriye göre gıdıklanma; sosyal bağ ve oyun davranışı biçiminin bir sonucu olarak evrimleşmiş olabilir. Bireyler arasındaki gıdıklanma, kahkahayı ve olumlu sosyal etkileşimleri artırarak bir grup içindeki sosyal bağları güçlendirebilir.
Başka bir teoride ise gıdıklanma; refleksleri ve dokunmaya karşı duyarlılığı artırmanın bir yolu olarak evrimleşmiş olabilir. Gıdıklanmak bir savunma mekanizması olarak da çokça yorumlanıyor.
Bireyleri ciltlerindeki potansiyel tehditler veya parazitler konusunda daha bilinçli hale getirmiş dahi olabileceğini tahmin ediliyor. Bu anlamda, gıdıklanmanın kendini savunma açısından bilimsel tarafı ağır basıyor.
Konuyla ilgili farklı dönemlerde farklı araştırmalar yapılıyor. Sonuçlar halen net bir cevap vermiyor olsa da teorilerin bazıları güçleniyor. Almanya’nın Mannheim kentindeki Merkez Ruh Sağlığı Enstitüsü’nde gıdıklanmanın nöronal mekanizmalarını inceleyen bir sinirbilimci olan Shimpei Ishiyama, gıdıklanma türlerinin birbirinden ayrı olarak düşünmemiz gerektiğine inanıyor.
1897 yılında gıdıklanmanın türlerini açıklamak için türetilen ‘knismesis ve gargalesis’ günümüzde halen sıklıkla ayrımı yapılan gıdıklanma türleri. Knismesis, hafif, tüy benzeri şeylerden gıdıklanma olarak tanımlanıyorken, gargalesis, daha sert şeylerden kaynaklı gerçekleşen gıdıklanma türlerini tanımlamak için kullanılıyor. Hassas bölgelerde gerçekleştirilen gıdıklanma reaksiyonları gargalesis içinde yer alıyor.
Akademik makalelerde kullanılan bu gıdıklanma türleri, pek çok sözlükte yer almıyor.
Knismesis böcekler tarafından istenmeyen bir ısırıktan kaçınmak için yapılabiliyor.
Temelde bilimsel dayanağı olan teorilerde savunmasız vücut kısımlarını savunmaktan kaynaklı olduğu söylenen bu gıdıklanma tepkisinin bazı gıdıklanma bölgelerinde çöktüğü görülüyor. Çünkü çoğu insanın ayak tabanları oldukça fazla gıdıklanır ve burası vücudumuzun korunmaya en ihtiyaç duyulan yeri değildir. Bu yaygın teori ile ilgili pek çok istisna var. O yüzden bilim tarafında halen bu teorinin tartışmalı tarafları var.
Öte yandan gıdıklanan tek canlı insanlar değil. Bazı büyük maymunlar ve bazı kemirgen türleri de gıdıklanma benzeri uyarılar gösterebiliyor. Her gıdıklanan hayvanın ortak özelliği ise birbirleriyle oynayan, sert davranan ve iletişim kuran “son derece sosyal memeliler” olmaları.
Son araştırmalar oyun teorisinin daha destekli hale geldiğini gösteriyor. İnsanlar ve hayvanlar olumlu ve eğlenceli bir ruh halindeyken daha fazla gıdıklanma tepkisi gösteriyor.
Yapılan araştırmalar tepkilerin gıdaklayan kişiye göre de değiştiğini de gösteriyor. Bir kişi yabancı insanlardan gelen gıdıklama eylemine karşı gülme eğilimi göstermeye daha uzaktır. Hatta, duyulan kaygı gıdıklanmayı bile azaltabiliyor. Şizofreni gibi bazı hastalıklar dışında kişi kendini gıdıklayamaz. Bu durumda gıdıklanma, sosyal ortamda var olan bir tepki oluyor.
Nörobilimciler bu verilerin ışığında gıdıklama seansları gerçekleştirdiler. Sıçanlarla gerçekleştirilen deneylerde aktif olan beyin bölgelerini izleyen araştırmacılar, oyun davranışında yer alan aynı somatosensoriyel devrelerin denek gıdıklandığında da aydınlandığını gördüler. Gıdıklamayla aktif hale gelen diğer beyin bölgeleri arasında, dokunmayı işlemekten sorumlu olanlar, savaş ya da kaç tepkisi ve seslendirmelerle ilişkili olanlar, amigdala ve ön singulat korteks gibi duygusal bölgeler yer alıyor.